Bizi Uzak Diyarlara Kaçıracak Büyülü Bir Masal: The Fall

2–3 dakika

Hepimizin daha çok umuda, mutlu sonlara, dünyaya çocuksu bir bakışa ve aydınlığa ihtiyacı olduğu şu günlerde, hak ettiği kadar adından bahsetmediğimiz bir filmden söz etmek isterim: Tarsem Singh’in 2008 yapımı eseri The Fall! Benim zihnimde ve kalbimde yıllardır demlenen bu yazı ise bu renkli bakışa bir davet, hadi buyurun!

The Fall film incelemesi

Bana sorsanız The Fall’ı türlerle tanımlamam neredeyse imkansız; ama yetişkinliğin alametifarikasıdır malum, macera ve fantastik türünde kategorize edebiliriz. Oysa masalsı diyarlarda çekilip, rengarenk görsellerle bezenmiş epik bir hikâye. Üstelik bu sene filmi 4k restorasyonu ile Mubi’de izlemek mümkün!

The Fall’un Konusu: Düşlerin ve Gerçeklerin Buluştuğu Yer

Filmimiz 1920’lerin Los Angeles’ında bir hastanede iki hastanın arkadaşlığı etrafında örülür. Karakterlerden biri olan Roy, dublörlük yaptığı filmin başrolündeki kadına platonik aşk besler ve film çekimleri sırasında intihar etmek amacıyla kendini bir köprüden atarak belden aşağısını hissetmeyecek hale gelir. Diğer karakter ise ailesine ait portakal bahçelerinde meyve toplarken düşüp kolunu kıran küçük kızımız Alexandria. Düşüşlerin, düşenlerin ve beraber yeniden kalkışların hikayesi The Fall!

The Fall film incelemesi

Hastanede yatarken Roy aşk acısından kıvranmaktadır. Bu sırada hayatın sıradan akışı esnasında kendine oyunlar ve renkli bir dünya yaratmaya çalışan, güler yüzlü, dünyalar tatlısı Alexandria ile tanışır. Kızın güvenini cezbedip, onun aracılığıyla gizlice morfine ulaşarak yeniden intihar etmeyi planlayan Roy, Alexandria ile epik ve kıvrımlı bir masala girişirler ve dostlukları filizlenir.

Masallar İçinde Bir Masal

Roy’un hayal dünyasından peydah olan masallar, hayatından izler taşıyarak günden güne şekillenir, dallanıp budaklanır ve bir tür Binbir Gece Masalları gibi Alexandria’yı etkisi altına alır. Bu kahramanca masalda, hayallerin ötesinde eşsiz beş haydut, ortak düşmanları Vali Odius’tan intikam almak için diyar diyar gezip onlarca macera yaşarlar. Roy bir yandan anlatırken, olaylar ve karakterler Alexandria’nın merceğinden, minik dünyası ve kırık İngilizcesi elverdiğince, süzülerek hayallerinde şekil alır. Böylece adeta bir kaleydoskoptan bakarcasına günbegün bu sürreal masalın şahidi oluruz.

The Fall film incelemesi

Heyecan ve hayretle bu ikilinin hayal dünyaları içinde sürüklendiğimiz iki saat boyunca, Alexandria minik soruları ve beklentileri ile olaylara beklenmedik yönler verir. Çoktandır aklımıza gelmeyen o soruları, tüm dünyaya duyulan o merakı ve bakmaya alışıp artık kör olduğumuz her fenomene, bir çocuğun büyülenen hayretiyle bakışını adeta kıskanabiliriz. Pek çoğumuz için geride kalan o rengarenk hayalleri özleyebiliriz izlerken.

Görsel Bir Başyapıt: Her Kare Bir Tablo

Kahramanlar Hindistan’da saklı bir su kuyusunda Vali Odius’un kötücül karakterleriyle savaşırken, hemen bir an sonra, tatlı ve özlediğimiz bir görsel şölenle sürpriz bir şekilde bizlere sunulan Ayasofya’nın görkemli salonunda bir yüzleşme anında kendilerini bulurlar. Siz izlemeden yazı ile aktarabilmem mümkün değil; ama herhangi bir anda filmi durdurduğunuzda karşınıza çıkan o kare, tabloya dönüştürülebilecek kadar zengin ve göz alıcı.

The Fall film incelemesi

İçinde Mitler, Hikayeler ve Şairane Bir Anlatı Gizli

Bu epikte türlü Hint ve İran masallarına ve mitlerine göndermeler ile tekerlemeler var. Bunu yanı sıra dünyanın dört bir yanına türlü hikâyelerle bezenmiş görkemli yapılar, hakikatle hayal arasında şekillenen bir aşk ve dostluk hikayesi, hatta ünlü biyolog Charles Darwin ile onun küçük sırrı bile var! İşte tüm bunlarla büyülenip sürüklendiğimiz iki saat boyunca, kanepemizde kendimizi şefkatle gülümserken, bazen de hüzünlü bakışlar içinde bulabiliriz. 

Tarsem Bey bu filmi özellikle sessiz sinema yıllarının büyükçe hareketlerle bezeli filmlerinde, düşüp kalkan ve en tehlikeli rolleri cesurca göğüsleyen dublörlere saygı duruşu niteliğinde çekmiş. Bu nedenle film boyunca bu nostaljiye ayna tutan pek çok kimse ve obje, beklenmedik yerlerden düşüp duruyor. Kimi keyifli kimi acıklı düşmeler hem de… Bize ise bu çok güzel filmi seyretmesi, sevdiklerimize seyrettirmesi ve “Yaşasın sinema ve emekçileri!” demesi kalıyor!


Yeni yazıların e-postanıza gönderilmesi için abone olun.

Yorum bırakın

Bizi Instagram’da Takip Edin!

AliveSouls'a ücretsiz abone olun!

Güncel yazılardan ve haftalık bültenden anında haberdar olmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin