Tutanamayanlar: Hepimizin İçinde Bir Parça Selim Işık

3–4 dakika

Bir yazarın ilk romanı ki, herkesin ufak bir hafıza gezintisi sonrası dilinin ucuna konabilecek o hislerin; belki içinde kalmışlıkların, kendini ifade edemediği o anların, ait hissetmediği topluluklar içindeki sıkkın hallerin ya da anlatsa anlaşılamayacağından sustuğu o anların tercümanı! İşte tam da bu hislerin izinde, edebiyatımızın baş tacı ve mücevheri Tutunamayanlar’dan bahsediyorum.

Tutanamayanlar Oğuz Atay kitap önerisi

Tutunamayanlar: Okuması Zor Ama Unutulmaz

Mücevherimizin okuması adeta bir labirent; bilinç akışı tekniğiyle yazılmış bu kitabın kıvrımlarında mı kaybolsam, yoksa kendi içimde mi kaybolsam bilemezken, hayatınızın tam orta yerine o garip ve geniş pazar günü hissi gibi yerleşir ve bir daha eskisi gibi olamazsınız – tabii eğer mitler doğruysa ve bitirmeyi başarabilirseniz!

Bireysel olarak sızdığı hayatları bu denli etkileyen bu roman, elbette edebiyat tarihimizde de defalarca kez ele alınmış, varoluşçuluğa gönül vermiş pek çok yazarın romanını paltosundan çıkarmış elbet. Peki, haydi o zaman – 2018 senesine kadar elime almak için yıllarca tereddüt ettiğim, daha sonra onlarca kez içinde kaybolduğum ve pek çokları gibi kutsal bir yere koyduğum bu romandan bahsetme cüretinde bulunayım. Zira yıllardır, kaç keredir cümleleri zihnimde yankılanıp duran, benden sekip eşime dostuma alıntılar olarak ulaşan bu kitapta inanıyorum ki düştüğümüz tüm o boşluklarda ve kendimize yahut toplumu yetersiz hissettiğimiz anlarda aslında hepimiz yer yer kendi tutunamayışımızdan bir şey bulabiliriz.

Turgut Özben’in Yolculuğu ve Tutunamayanlar Ansiklopedisi

Romanımız, Turgut Özben’in gazeteden arkadaşı Selim Işık’ın intiharını öğrenmesi ve bunun yansıttığı hayretle başlıyor. Bir soruşturma gibi ilerleyen romanda, bu intiharın ve Selim’in hayatının, duygu ve düşünce dünyasının izini sürerken biz de onun peşinden gidiyoruz.

Tutanamayanlar Oğuz Atay kitap önerisi
Kaynak: oguzatay.net

Selim’in arkadaşlarıyla görüşüp tanışıyor, onlarla paylaştığı farklı duygularını dinliyor, yazdığı çeşitli metinlere ve Tutunamayanlar ansiklopedisine ulaşıyor. Adım adım, arkadaşının bu hayatta nasıl yalnız hissettiğine ve içsel mücadelelerine tanıklık ederken, bir düşünsel zaman yolculuğuna çıkıyor. Yol boyunca kendisinin de bir tutunamayan olduğunu keşfediyor ve bu dışarıya yabancılaşma hissi yavaş yavaş Turgut Özben’in benliğini sarıyor.

Olric ve İçimizdeki Sessiz Ses

Zaman zaman popüler kültür referanslarında karşımıza çıkan “Olric” ise bu arayış esnasında Turgut’un içinde beliren hayali sesin ta kendisi. Anlatması birkaç kelimeye sığacak kadar kolay görünse de, bu psikolojik romandaki yazım tekniği, zihnimizdeki ipe dizilemez düşüncelerin akışı misali bizi hikâye içinde hikayelere, anılara, oradan alıp bir tarihi alıntıya sürükleyebiliyor.

Yüzlerce sayfasında noktalama işareti dahi kullanılmadan, karmakarışık düşünceler birbirini izliyor – tıpkı düşünür gibi. Ama sanki başkası düşünüyor da biz o düşünceleri prompterdan okuyoruz gibi, soluk soluğa anlam vermeye çalışarak ilerliyoruz kimi sayfalarda. İşte, tam bu yüzden, bir o kadar kendimiz gibi, en hakkında konuşmadığımız duygularımız gibi bir kitaptan bahsediyoruz.

Anlamasan da olur. Kimse anlamasa da olur. Gerçek hürriyet budur Olric. Ben anlıyorum. Anlatamasam da olur.
pinterest.com

Hepimizin İçinde Bir Miktar Selim Işık Var

İçimize sığmayan hisler ve anlamlandırmaya çalıştığımız meşgul ve sıkkın yetişkinler dünyasında, büyürken başlayan yadırganmalar… Beklentileri hiç bitmeyen toplumun, yer yer cılız, yer yer baskın sesi eşliğinde baskılanan benliğimiz…

Bazen birinin ufak bir şakasıyla içimize geri saklanan fikirlerimiz; bazen reddedilmeyle sonlanan hazin bir ilk gençlik aşkı; bazen de çıktığımız bir sahnede yaşadığımız utanç verici bir performansın tortusu, ince ince tatlı anılarımız arasına örülürken, biz de toplumla birlikte büyüyüp mayalanır, bu hamurun bir parçası oluruz yavaşça.

Güzel günler ve daha az güzel günler iç içe geçerken, ayak uydurduğumuz modern hayat koşturmasının içinde, hepimizin hamurunda bir miktar Selim Işık pusuda bekler. Anlatmadan anlaşılmak isteyen, kimi zaman kelimeleri bir araya getiremeyen, okuduğu kitapların içinde bazen fazlaca yaşayan, karakterlerle birlikte sürüklenen, diğerlerine benzemeyen yönlerini törpüleyip “normal” olması beklenen, yersiz çekingenlikleriyle cesaretin gözüne bakamayan yanımızda saklanır.

Oğuz Atay’a Saygıyla

“Kimse anlamasa da olur. Gerçek hürriyet budur Olric. Ben anlıyorum. Anlatamasam da olur.” 

Bu satırları yazan bir yazar, nasıl olur da toplumun dayattığı kişiye dönüşmeye çalışmaktan yorgun düşüp pes eden o yabancıyı böylesine derin bir yerden bize anlatabilir? Ve bizi, Selim Işık’ın rüyalarında Don Kişot’luğa özenen Turgut Özben’in zihninde böylesine dolaştırabilir?

Bunca yalnızlık ve ıstırapla dolu koca dünyada, insanlara başka türlü hayran olan Oğuz Atay’ın anısına hayranlık ve saygıyla!


Yeni yazıların e-postanıza gönderilmesi için abone olun.

Yorum bırakın

Bizi Instagram’da Takip Edin!

AliveSouls'a ücretsiz abone olun!

Güncel yazılardan ve haftalık bültenden anında haberdar olmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin