Gazeteciden sanatçıya, eğitimciden öğrenciye kadar toplumun birçok kesimi için ifade özgürlüğü her geçen gün daha da kısıtlanırken, zihimde sürekli dönüp duran bir oyun var: Ayna. Geçtiğimiz yıl DasDas’ta seyircisiyle buluşan bu çarpıcı İngiliz oyunu, her ne kadar Batılı ülkeler için bir distopya olarak kurgulanmış olsa da, bizim coğrafyamız için gerçeğin ta kendisi!

Ayna Oyunu Hakkında Kısa Kısa
İngiliz oyun yazarı Sam Holcroft’un kaleme aldığı ve 2023 yazında İngiltere’de prömiyerini yapan Ayna’yı dilimize İlksen Başarır çevirdi. Yönetmen koltuğunda İlham Yazar’ın gördüğümüz oyundaki ana karakterleri Uğur Uzunel, Begüm Akkaya, Aytek Şayan ve Barış Gönenen canlandırıyor.
Ayna, daha tiyatro salonunun dışındayken seyircisiyle etkileşime giriyor. Salonun dışında sizi düğün salonu görselleri karşılıyor: kapı süslemesi, gelin ve damadın fotoğrafları, düğün davetiyesi… Kapıda bekleyen oyuncularsa adeta düğün sahipleri gibi girişte misafirlerini selamlıyorlar. Oyun nikah töreniyle beraber başlıyor ancak inceden bir tuhaflık seziyorsunuz: oyuncuların tedirginlikleri size bir şey anlatıyor adeta.
Zamanla anlıyoruz ki aslında bu bir nikah değil, bir tiyatro sahnesi! “Oyun içinde oyun” yapısıyla seyirciyi şaşırtmayı başarıyor Ayna. Tiyatroya nikah süsü veriyorlar çünkü totaliter rejimle yönetilen bu isimsiz ülkenin Kültür Bakanlığı, her sanat eserini denetimden geçirip sansür uyguluyor. Hikayelerini özgürce sahnelemek isteyen oyuncularımız da çareyi merdiven altında sergilemekte buluyor.

Otizm teşhisi konulan Holcroft’un The Guardian’a yaptığı açıklamaları, bu çok katmanlı gerçeklik hissini daha da anlamlı kılıyor. Yazar, dünyayı hep dışarıdan gözlemleyen biri olarak hissettiğini ve insan davranışlarını bir bilim gibi incelediğini söylüyor. Onun dünyayı çözümleme çabası, seyirciyi de kendi gerçekliğini sorgulamaya davet ediyor.
Hareketli akışı ve güçlü oyunculuklarıyla seyirciyi sürükleyen Ayna, oyun içinde oyun yapısı, seyirciyle olan etkileşimi ve konusunun güncelliğiyle sizi içine çekiyor. Savaş sahnesindeki diyalogları takip etmekte zorlansam da bütüne baktığımda olarak ilgiyle izlediğim bir oyun oldu.
Distopya mı, Gerçeğin ta Kendisi mi?
Öyle günlerden geçiyoruz ki… Düşüncesini paylaşan, adaletsizliğe karşı ses çıkaran, barışçıl protesto hakkını kullanan insanlar; işinden oluyor, göz altına alınıyor, tutuklanıyor, serbest bırakılsa dahi yurt dışı çıkış yasağı getiriliyor. Öğrenciler eğitim görme haklarından mahrum bırakılıyorlar, geride gözü yaşlı ve endişeli aileleri kalıyor. Bundan dolayı belki birçok insan sesini çıkarmaya korkuyor, sessiz kalamayan da engelleniyor, cezalandırılıyor, sansürleniyor: haberler, kitaplar, oyunlar… Bu anlamda Ayna, yalnızca siyasi bir sansür eleştirisi değil; aynı zamanda insanların hayatta var olabilmek için geliştirdiği taktiklerin, maskelerin ve çelişkilerin derinlikli bir incelemesi.

Oysa görüyoruz ki hak, hukuk ve adalet için kolektif bir şekilde sesimizi çıkardığımızda bir şeyler değişebiliyor. Direnç, Umut ve Değişimin Kaçınılmazlığı: Toplumsal Hareketlerin 8 Aşaması başlıklı yazımda da belirttiğim gibi, şu an tarihsel bir sürece şahitlik ediyor olabiliriz, o yüzden umutsuzluğa kapılmadan temel haklarımızı talep etmeye devam etmeliyiz. Değişim, küçük bir grubun değil, ancak toplumun geniş bir kesiminin talebiyle mümkün olabilir.
Ayna oyununu nisan, mayıs ve haziran aylarında DasDas’ta izleyebilirsiniz, biletler mobilet.com‘da!

Yorum bırakın