Yapay Zeka ile İnsan Arasındaki Varoluşsal Çatışma

4–6 dakika

Tarih boyunca her büyük teknolojik dönüşüm, insanlarda yerinden edilme korkusu yarattı. Buharlı tren ilk ortaya çıktığında, saatte 80 kilometre hızla gitmenin vücuda zarar vereceği sanılıyordu. Kadınların rahimlerinin dışarı fırlayabileceği, insanların nefes alamayacağı gibi inanışlar öne sürüldü. Bu abartılı korkular yalnızca sağlığa dair endişeleri değil, aynı zamanda yerini kaybetme ve sosyal statüsünü yitirme kaygısını da yansıtıyordu. Çünkü iş sadece gelir kaynağı değil, kişinin toplumdaki kimliği ve statüsünde belirleyici bir rol oynadı.

Yapay zeka insanların işini elinden alır mı?
Kaynak: atlasobscura.com

Makineleşmeye Karşı İlk Tepkiler

Aynı dönemde İngiltere’de Luddite Hareketi doğdu. Bu hareket, tekstil fabrikalarına kurulan, insan gücüne gerek kalmadan kumaş üretebilen mekanik dokuma makinelerine karşı gelişti. Binlerce işçi, bu makinelerin geçimlerini ellerinden alacağından endişe etti ve makineler yaygınlaştıkça birçok işçi gerçekten işsiz kaldı. Tepki olarak makineleri kırdılar, devlet çok sert karşılık verdi. Yüzlerce kişi tutuklandı, bazıları asıldı ya da sürgüne gönderildi.

O dönemde tehdit olarak görülen kol gücüydü, bugün doğrudan zihinsel emek hedef olarak görülüyor. Aradaki fark nitelik olarak farklı. Yine de işini ya da yerini kaybetme korkusu, her iki dönemde de benzer duygusal çatışmalara yol açtı. Yapay zeka artık sadece bizim yerimize düşünmekle kalmıyor; yazıyor, tasarlıyor, analiz ediyor ve karar veriyor. Birçok insan için bu yalnızca ekonomik bir değişim değil, daha kişisel ve varoluşsal bir alana da dokunuyor.

Yapay zeka insanların işini elinden alır mı?
Kaynak: cronofobia.com

Teknolojinin Toplumsal Etkisi

Uzun yıllar Intel’de çalışan antropolog ve araştırmacı Genevieve Bell’e göre, bir teknoloji; zamanı, mekanı ve insanlar arası ilişkiyi değiştiriyorsa toplumda güçlü bir etki yaratır. Elektrik, araba, televizyon ve internet bu üç alanı birden dönüştürdüğü için geçmişte yoğun tepkiler aldı.

Örneğin elektriğin evlere girmesi bazı çevrelerde kadınları ve çocukları “savunmasız bırakacağı” gerekçesiyle tehdit olarak görüldü. Evin içi aydınlandığında, içeride kimin olduğu dışarıdan görünecek, kadınlar ve çocuklar saldırganlar için daha kolay hedef olacak deniyordu. Kim bilir, belki de evde gerçekleşen şiddetin daha görünür olacağı ihtimalini dile getirmenin zorluğu bu tür gerekçelerin öne sürülmesine yol açmıştı.

Bu tür korkular çoğu zaman “koruma” adı altında mevcut güç ilişkilerini sürdürmenin bir yolu haline gelebiliyor. Erkeklerin, kadınlar ve çocukların güvenliği için ortaya attığı bu argümanlar, kimi zaman onları kontrol altında tutmak amacıyla da öne sürülüyor. Elbette burada toplumsal güç dengeleri ve erkeklerin iktidar kaybı korkusu gibi daha derin meseleler de var. Ama bu ayrı bir tartışma. Bugün de benzer şekilde, yapay zekanın insanları nasıl savunmasız bırakacağı tartışılıyor.

Yapay zeka insanların işini elinden alır mı?
Kaynak: smithsonianmag.com

Matbaanın yaygınlaşması da benzer bir huzursuzluk yarattı. Bilgi belli bir zümrenin tekelinden çıkıp daha geniş kitlelere ulaşmaya başladı. Bu bazı otoriteler için tehdit olarak görüldü. Bazı dönemlerde matbaa yasaklandı, kitaplar yakıldı. Bilginin yayılması kontrolün kaybı anlamına geliyordu.

İş, Kimlik ve Varoluş İlişkisi

İnsan yaptığı işle bağ kurar. Sadece hayatını kazanmaz, aynı zamanda anlam da bulur. İşinde bir katkısı olduğunu hissetmek, birçok kişi için değerli olmanın temelidir. Şimdi bu yere bir başkasının, üstelik insan olmayan bir şeyin gelmesi sadece teknik bir değişiklik değildir. Kişinin kendi varlığını sorgulamasına yol açar. Kendini işe yarar kılan şey ortadan kalktığında, kişi içten içe değerini de kaybediyor gibi düşünebilir. Böyle bir durumda insan, yalnızca işini değil, o işe yaptığı narsistik yatırımı da tehdit altında hissedebilir.

Bazı insanlar mezar taşlarına bile unvan, meslek ya da rütbelerini yazdırır. Bu, işin kimliğin bir parçası haline gelmiş olabileceğini ve kişinin bu role varoluşsal bir anlam yüklemiş olabileceğini düşündürür.

Yapay zeka insanların işini elinden alır mı?
Kaynak: findagrave.com

Bu durum bazı kişilerde çocuklukta yaşanan tanıdık duyguları geri çağırıyor olabilir. Örneğin, sevdiği birinin ilgisinin başka birine yönelmesi ya da evde yeni bir kardeşin doğmasıyla eskisi kadar özel olmadığını hissetmek gibi. Yapay zeka da benzer şekilde, insanın yerinin başkası tarafından alınabileceği duygusunu yeniden gündeme getiriyor olabilir. Bir başkasının gelip yerini alması, üstelik daha az hata yapması, daha az yorulması ve daha verimli olması gibi. Bu karşılaştırma yalnızca teknik beceriyle sınırlı olmayabilir.

Ölüm Kaygısı ve İz Bırakma Arzusu

Bir yandan da daha sessiz ama derin bir değişim yaşanıyor. Varoluşçu terapist Irvin Yalom’a göre çocuk sahibi olmak, insandan geriye bir iz bırakmak ve ölüm kaygısıyla başa çıkmak için evrensel yollardan biri. Savaşın ve ölümün gündelik hayata hakim olduğu coğrafyalarda çocuk yapma oranının artması da Yalom’un bu tespitini destekliyor. Tabii çocuk sahibi olmanın tek nedeni bu değil. Kişisel, toplumsal veya başka psikolojik motivasyonlar da etkili olabilir. Yalom ölüm kaygısı ve iz bırakma arzusunu özellikle vurgular. Bugün birçok ülkede doğum oranları düşüyor. Gelecek artık biyolojik değil, dijital üretimle şekilleniyor gibi, insanlar çocuk yerine proje üretmeyi tercih ediyor da denebilir.

Yapay zeka insanların işini elinden alır mı?
Kaynak: medium.com

Bazı insanlar için iş sadece bir geçim kaynağı olmayabilir. Aynı zamanda kişiliğin temelini oluşturabilir. Uzmanlık, sorumluluk ve çözüm üretme becerisi bu alanda anlam kazanır. Bu alan ellerinden alındığında, kimi zaman sadece iş değil, değerli olduklarını hissettikleri zemin de sarsılabilir. Bazıları için en yıkıcı olan şey, işin kaybı değil, o işle birlikte gelen önemin yavaşça ortadan kaybolması olabilir. Böyle bir durumda kişi, yalnızca dışsal bir değişimle değil, içsel bir sarsıntıyla da karşı karşıya kalabilir.

Yapay zekayla ilgili korkular yüzeyde teknik bir mesele gibi görünebilir. Derinlerde insanın yerini, değerini ve anlamını sorguladığı bir çatışmayı da barındırıyor. Değişim hızlı ilerliyor ve insan bu hıza kolayca uyum sağlayamayabilir. Bu yüzden korku bir hatırlatma işlevi görebilir. Yalnızca teknolojiden değil, onun dokunduğu ve kim olduğumuza dair alanlardan geliyor olabilir.

Yapay zeka insanların işini elinden alır mı?
Kaynak: vocal.media

Değişime Adapte Olmak

Her büyük değişime insan bir şekilde adapte oldu. Her seferinde bir bedel ödedi. Hem maddi hem de duygusal. Her seferinde yerini, değerini ve varlığını yeniden tanımlamak zorunda kaldı.

Bu dönüşümün etkileri derin ve kişisel. Herkes farklı biçimde deneyimliyor. Korkular, kayıplar ve belirsizlikler bu sürecin bir parçası. İnsan zihninin sınırları ve yetenekleri, bu yeni dönemde yeniden sorgulanıyor. Herkes kendi yerini bulmak için farklı yollar arıyor.

Bu süreç yalnızca teknolojiyle değil, kendimizle kurduğumuz ilişkiyi de gözden geçirme fırsatı sunuyor. Belki de korkularımız, değişimin kendisinden değil, değişimle birlikte kim olduğumuzu yeniden tanımlamak zorunda kalmaktan doğuyor.


Kaynaklar


Yeni yazıların e-postanıza gönderilmesi için abone olun.

Yorum bırakın

Bizi Instagram’da Takip Edin!

AliveSouls'a ücretsiz abone olun!

Güncel yazılardan ve haftalık bültenden anında haberdar olmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin