Veganlık modern dünyanın bir trendi değil, kadim kültürlerin köklerinde var olan bir yaşam biçimidir. Türklerin tarihsel beslenme yolculuğu, hem bilimsel hem ruhsal bağlamda bugünün en büyük sorusuna işaret ediyor: Neden artık hayvansal ürünleri bırakmalıyız? Bu yazıda Türklerin tarihsel beslenme serüvenini; toplayıcılık çağından Maniheizm dönemine, İslamiyet’ten günümüzün bilimsel ve ezoterik perspektifleri açısından inceleyeceğiz.

Türklerin tarih boyunca beslenme alışkanlıkları, sadece karın doyurmanın ötesinde; kültürün, inançların ve ruhsal dönüşümün bir yansımasıdır. Bugün “veganlık” modern bir akım gibi görülse de, aslında insanlığın köklerinde ve Türklerin geçmişinde bitkisel beslenme zaten vardı.
Toplayıcılık Çağı: Doğal Veganlık
En eski çağlarda Türk toplulukları, doğadan topladıkları meyveler, kökler, otlar ve tahıllarla besleniyordu. Bu dönem neredeyse tamamen bitkisel, yani vegan beslenme üzerine kuruluydu. Dolayısıyla veganlığın modern dünyanın bir tercihi değil, insanlığın en kadim yaşam biçimlerinden biri olduğunu söyleyebiliriz.1
Avcılık ve Göçebe Yaşamın Zorunlulukları
Orta Asya’nın sert iklimi ve bozkır coğrafyası, tarımı zorlaştırıyordu. Göçebe yaşam tarzı ise hayvancılığı kaçınılmaz hale getirdi. At, koyun, keçi ve deve; sadece besin değil, aynı zamanda ulaşım, barınma ve giyim kaynağıydı. Türkler için hayvanlar daima dosttu. Ancak dostluk ile zorunluluk arasındaki bu denge, hayvansal beslenmenin kültüre girmesine yol açtı.

Maniheizm Dönemi: Türk Tarihinde Vegan Bir Toplum
8. yüzyılda Uygurlar Maniheizm’i kabul edince, Türk tarihinde eşsiz bir dönem başladı. Mani dini, canlı öldürmeyi yasaklıyor ve hayvansal ürünleri ruhsal kirlenme olarak görüyordu. Bu dönemde Uygurlar yeniden tamamen vegan bir yaşam benimsediler. Bu sadece bir beslenme biçimi değil; aynı zamanda şefkat, arınma ve ruhsal saflık arayışının yansımasıydı.2
İslamiyet ve Yeni Dengeler
Türklerin İslamiyet’i kabul etmesiyle birlikte hayvansal ürünler kültürde yeniden önem kazandı. Bunun temel nedeni göçebe yaşamın ve coğrafyanın zorunluluklarıydı. Et, süt ve deri hayatta kalmak için kullanılıyordu.
Ancak peygamberlerin yaşamına baktığımızda farklı bir tablo görürüz: Hz. Muhammed genellikle hurma, arpa ekmeği, su ve zeytinyağıyla beslenirdi. Peygamber’in tavsiyesi az yemek, sade ve hafif beslenmekti. Bu da gösteriyor ki İslamiyet’in özünde, tıpkı kadim Türk kültüründe olduğu gibi, bitkisel ve sade beslenmeye işaret eden bir ruh vardı.3

Bugün Neden Yeniden Veganlık?
Bilimsel Bağlam
- Sağlık: Modern araştırmalar, hayvansal ürünlerin kalp-damar hastalıkları, obezite ve kanser risklerini artırdığını gösteriyor.
- Çevre: Hayvancılık, sera gazı emisyonlarının başlıca nedeni. Bir kilo et üretmek için binlerce litre su harcanıyor. Bitkisel beslenme ise çok daha sürdürülebilir ve çevre dostudur.
Nörobilimsel Açıdan
- Beyin sağlığı: Bitkisel beslenme, beyin hücrelerinin (nöronların) iletişimini destekleyen antioksidanlar, Omega-3 yağ asitleri ve vitaminlerle zengindir. Bu besinler sinaptik bağlantıları güçlendirir, hafızayı keskinleştirir ve zihinsel berraklığı artırır. Hayvansal ürünlerin yoğun tüketimi ise damar sertliği, iltihaplanma ve oksidatif stres yaratarak beynin kapasitesini kısıtlar.
- Bilinç genişlemesi: Nörobilim araştırmaları, beynin sadece %10’u değil, aslında çok daha büyük bir potansiyeli olduğunu gösteriyor. Ancak bu potansiyeli kullanabilmek için beynin “yüksek frekansta” çalışması gerekir. Ağır hayvansal gıdalar zihni yavaşlatırken, bitkisel gıdalar hafifliğiyle beynin daha yüksek frekanslarda işlem yapmasına alan açar.

Ezoterik Bağlam
- Enerji ve frekans: Hayvanların yaşadığı korku ve acı, onların etine ve sütüne işlenir. İnsan bu gıdayı tükettiğinde, bu düşük titreşimi kendi alanına alır.
- Kolektif bilinç: İnsanlığın yeni çağda ihtiyacı; şefkat, birlik ve hiçbir canlıya zarar vermemektir.
- Ruhsal evrim: Ezoterik öğretilere göre, ruhun yükselişi için beslenmede de hafiflik ve saflık gerekir. Veganlık bu yolculuğun önemli bir adımıdır.
Sonuç: Köklerden Geleceğe
Türklerin tarihsel beslenme yolculuğu bize şunu gösteriyor:
- Başlangıçta doğayla uyumlu ve bitkisel beslenme hakimdi.
- Zorunluluklarla hayvansal gıdalar devreye girdi.
- İnançlar, yeniden veganlığa dönüş dönemleri yarattı.
- Bugün ise bilim, ekoloji ve ruh aynı noktada buluşuyor: İnsanlığın geleceği için hayvansal ürünleri bırakmak bir seçenek değil, bir zorunluluktur.
Kadim Türklerin köklerinde zaten var olan şefkat temelli veganlık, bugün yeniden insanlığın yolunu aydınlatıyor.
Kaynaklar
- Cambridge World History of Food (2000) & Smith, B. D. (1995). “The Emergence of Agriculture.” ↩︎
- Lieu, S. N. C. “Manichaeism in the Later Roman Empire and Medieval China” & Encyclopaedia Iranica – “Manicheism” ↩︎
- Jonathan E. Brockopp (ed.), The Cambridge Companion to Muhammad ↩︎

Yorum bırakın