Pooh’nun Tao’su kitabı, bize ilk başta çocukluk masallarının yumuşak ışığında ilerleyen basit bir hikâye gibi görünse de aslında Benjamin Hoff’un, Tao felsefesini çocukça bir bilgelik aracılığıyla anlatma denemesidir. Bu kitapta, Tao’nun binlerce yıllık bilgeliğiyle Pooh’nun saf kalbi buluşur. Bu buluşmaya veganlık perspektifinden baktığımızda ise, Tao’nun “akışa karışmama” ilkesi, canlılar arasındaki etik ilişkiyi yeniden tanımlayan bir davete dönüşür.

Winnie The Pooh ormanın içinde küçük, saf bir ayıdır. Sade bir yaşamı vardır, düşünceleri karmaşık değildir, arzuları aşırı değildir. Sadece biraz bal, biraz dostluk ve biraz huzur ister. Dünyaya onun gözünden baktığımızda, dünya çok daha sade görünür. Karmaşık hesapların, güç mücadelelerinin, gereksiz tüketimlerin ötesinde kalan bir gerçek vardır: Hayat zaten kendi halinde güzeldir.
Tao da bize bunu söyler. Akışa karşı direnmek, doğayı zorlamak, yaşamı kendi çıkarımıza eğip bükmeye çalışmak bizi mutsuz kılar. Oysa Pooh’nun dinginliği, hayatı olduğu gibi kabul etmesinden gelir. Pooh, Tao’nun en basit, en yalın temsilcilerinden biridir; bize Tao’nun karmaşık öğretilerini sözsüz biçimde anlatır.
Bu öğretilerle veganlığın kalbi arasında derin bir benzerlik vardır. Çünkü veganlık, doğaya müdahaleyi, hayvanların yaşamına el koymayı, hayatı zorlamayı reddeder. Onları kendi halleriyle bırakır; tıpkı Tao’nun öğrettiği gibi “zorlamadan yaşar.” Şimdi Tao’nun bu öğretilerine bir bakalım:

1. Doğallık ve Sadelik: P’u
Kitapta sık sık geçen P’u, yani un-carved block (işlenmemiş kütük), saf, doğal ve dokunulmamış olanı temsil eder. P’u’yu Pooh’nun basitliğinde görürüz. O kendi basittir, ihtiyaçları basittir, hayat amacı basittir. Karmaşık düşüncelere, ağır hesaplara ihtiyacı yoktur.
Baykuş Owl ise bilgelik maskesi takan zihindir. O her şeyi bilir, her konuda fikri vardır ama bilgeliği Tao’nun tarif ettiği şekilde değildir. Çoğu zaman gösteriş ve karmaşıklığa dönüşür. Owl, insanın entelektüel üstünlük arayışını sembolize eder. Bu bana insanlığın hayvancılığı akılcı gerekçelerle meşrulaştırma çabasını hatırlatır: “Böyle gelmiş, böyle gider”, “Protein lazım”, “Gelenekler böyle”… Owl’un bilgeliği, aslında basit hakikati gölgeleyen karmaşadan ibarettir. Veganlık ise Pooh’nun temsil ettiği basit hakikati hatırlatır: Kimseyi incitme.
Gerçek dönüşüm bilgiyle değil, farkındalık ve sezgiyle olur. Tao’nun ve veganlığın ortak sesi budur: Bilmek değil, hissetmek. Veganlık karmaşık bir ideoloji değil, basit bir hakikattir. İşkenceyle, yapaylaştırmayla, tüketim çılgınlığıyla kirletilmiş bir hayat yerine; sade, doğallığına dokunulmamış, şiddetsiz bir yaşam biçimini benimsemektir. Sömürüyle üretilmiş hayvansal ürünler yerine, doğanın bize sunduğu bitkisel gıdalarla yaşamayı seçmektir.

2. Şefkat
Pooh’nun en belirgin yanı onun saf şefkatidir. O dostlarına, doğaya, hatta kendi küçük hatalarına bile yumuşak bir kalple yaklaşır. Onun gözünde hayat bir tehditler dizisi değil; oyun, dostluk ve sevgiyle örülü bir alandır. Onun sevinci, başkasının acısına bağlı değildir. Hayatı çocukça masum bir gözle görür. İşte bu şefkat, veganlığın da kalbidir.
Veganlık çoğu zaman bir ideoloji, bir tavır, bir politik duruş gibi anlatılır. Ama özünde çok basittir: Acı çeken bir canlıyı gördüğünde, ona zarar vermemeyi seçmek. Pooh’nun saf kalbinden bakınca bu çok açık görünür. Aslında bütün hayvanların Piglet kadar kırılgan, Eeyore kadar hüzünlü, Roo kadar saf olduğunu fark edersin. Ve şefkatin genişledikçe, yaşam daha da hafifler.

3. Zorlamadan Eylem: Wu Wei
Tao’da “Wu Wei”, doğanın akışına karşı koymadan yaşamak demektir. Çoğu zaman eylemsizlik olarak çevirilir ama bu pasif bir duruş değildir. Çünkü doğa en iyi, bıraktığında işler. Hayat zaten kendi yolunu bilir. Nehrin nasıl akacağını, çiçeğin nasıl açacağını, kuşun nasıl uçacağını biz belirlemeyiz. Tao, evrenin kendiliğindenliğidir. Ona uyum sağlamak, akışa güvenmektir.
Pooh bunu içgüdüsel olarak bilir; o her şeyi zorlamadan ve doğal akışıyla yaşar. Çoğu zaman da tam da bu yüzden en doğru yerde, en doğru zamanda, en doğru şeyi yapar. Onun başarısı hesap yapmamasından, hayatı akışına bırakmasından gelir. Ne daha fazlasını ister, ne de başkasının payını almak için çabalar.
İnsanlık ise hayvanların yaşamına el koyarak bu akışı bozmuştur. İneğin yavrusunu annesinden ayırması, tavuğu güneşten koparıp kafese kapatması, balığı denizin derinliklerinden söküp çıkarması… Bunların hepsi akışı zorlamaktır, Wu Wei’nin karşıtıdır: Zorlama, baskı, tahakkümdür.

Veganlık burada Tao’nun yoluna geri dönüş olur. Çünkü veganlık, hayvanların yaşamını zorlamamayı seçer. Onların kendi akışlarında var olmasına izin verir. Bu “hiçbir şey yapmamak” değildir; aksine en büyük eylemdir: Şiddet düzenini reddetmek, uyumun tarafını tutmak.
Pooh’nun Tao’sunda Wu Wei sessiz bir huzur olarak görünür. Veganlıkta ise bu huzur, vicdanın hafiflemesinde açığa çıkar. Hayat aslında basittir. Zorlamazsan güzeldir. Başkasını incitmezsen huzurludur.
Gerçek Bilgelik: Çocuk Kalabilmek
Benjamin Hoff kitapta şöyle der: “Yetişkin olmak gelişimin en üst aşaması değildir. Gerçekte döngünün sonunda bağımsız, açık-zihinli ve çocuk gibi görebilen biri vardır. Tao Te Ching veya diğer bilge kitaplar ‘Başlangıca dön, yeniden bir çocuk ol’ dediklerinde bunu kastederler.”
Winnie the Pooh’da da insanlığın çocuk yanını temsil eden Christopher Robin hem iyi bir gözlemcidir hem de iyi bir dost. Onun Pooh ve diğer karakterlerle kurduğu ilişki, insanın doğayla kurması gereken ilişki gibidir: Sahiplenmeden, yönlendirmeden, birlikte var olarak.

Belki de en çok ihtiyacımız olan şey tam da bu: Karmaşık dünyamızda, büyük ideolojiler ve keskin ayrımlar arasında kaybolmadan, Pooh’nun Tao’sundan ilham almak. Yani hayatı basit bırakmak, kimseyi incitmemek ve akışın içinde huzuru bulmak.
Hoff kitabı bitirken şöyle der: “Çok çok uzaklardan bir çocuğun zihni bizi çağırıyor. Bazen duymak zor olabilir fakat o kadar önemli ki.. Çünkü o olmadan ormanda yolumuzu asla bulamayacağız.”
Benim için de Pooh’nun Tao’su, yalnızca Taoizm’e bir giriş kitabı değil; aynı zamanda veganlığımı yeniden anlamlandıran, ona daha yumuşak, daha doğal bir zemin sunan bir dost kitap oldu. Ve sanırım artık biliyorum: Pooh’nun yolu ile veganlığın yolu aynı ormanda kesişiyor.

Yorum bırakın