Muhtemelen Google’da kısa bir araştırma yaptığınızda veya ChatGPT’ye sorduğunuzda, size New York ile ilgili sayısız “gezilmesi ve görülmesi yerler” listesi çıkaracaktır. Bu yazının ise biraz daha farklı olmasını amaçlıyorum. 10 günlük seyahatimizde deneyimlediğimiz onlarca şeyin arasından, gerçekten en keyif aldıklarımızı listeledim. New York rehberimiz ikinci bölümüyle sizlerle!
1. The Beam & Top of the Rock

New York’u göğe kadar uzanan gökdelenlerin arasından yürüyerek gezmek başlı başına büyüleyici bir deneyim. Ancak şehri bir de tepeden izlemek, gerçekten bambaşka bir his. Bu noktada tercih edilebilecek birkaç farklı gözlem noktası var; biz ise Rockefeller Center – Top of the Rock’ta karar kıldık. Burası Empire State Building ve Central Park‘ı görebileceğiniz en iyi yerlerden biri. Yan yana dizili gökdelenlerle çevrili bu devasa park adeta çölde vaha gibi! Ayrıca o ikonik Lunch atop a Skyscraper (1932) fotoğrafı da bu yapının inşaatı sırasında çekilmiş – hani şu inşaat işçilerinin yerden metrelerce yükseklikte bir çelik kirişin üzerinde oturduğu o meşhur kare.
Buraya çıkmışken o ikonik kareyi canlandırdıkları The Beam deneyimini mutlaka gerçekleştirin! Sizi benzer bir çelik kirişe oturtup yavaşça yukarı çıkarıyorlar ve kirişi döndürdüklerinde, bir anda yalnızca siz ve nefes kesici Manhattan manzarası kalıyor. Zihnimden silinmesini istemediğim harika dakikalardı, mutlaka deneyimlemelisiniz. Bu arada biz güneş batmadan yaklaşık bir saat önce gitmiştik, böylece Manhattan’ın hem “golden hour”unu hem de ışıl ışıl gece manzarasının keyfini çıkardık.
2. Madison Square Garden’da Konser

Madison Square Garden, dünyanın en ünlü etkinlik alanlarından biri olarak biliniyor. Aslında New York Knicks ve New York Rangers takımlarının evi olsa da, yıl boyunca dünyaca ünlü starlar burada konser veriyor. Kalabalık konser takviminden biz de Dua Lipa‘da karar kıldık. Mekan kusursuz bir ses sistemi ve organizasyona sahipti (bizdekilerin aksine!). Ayrıca Dua Lipa’yı izlerken içimden “Nazar diye bir şey olsa, ilk ona değerdi!” diye geçirdim. Bütün şarkıları hit, sesi, fiziği, dansları, sahne şovları, aurası… Her şeyi dört dörtlük!
Bu arada burayla ilgili önemli bir not: Sakın ucuz olsun diye sahneyi arka çaprazdan gören kısımdan bilet almayın, hiç keyif almazsınız. Nitekim biz öyle yapmıştık. Neyseki yeniden satışa çıkan koltukları kovalayıp “Ne de olsa bu saatten sonra buraya kimse gelmez” deyip sahneyi daha iyi gören bir yere geçtik! Etkinlik takvimi için: Ticketmaster – Madison Square Garden
3. Central Park

New York’u gerçek anlamda deneyimlemek için, eğer vaktiniz varsa bir tam gününüzü, yoksa da en azından yarım gününüzü Central Park’a ayırın. Sabah her yerde karşınıza çıkan Pret’ten kahvenizi ve sandviçinizi alın, ardından The Plaza Hotel’in oradaki güneydoğu girişinden parka girip geze geze kuzeye doğru ilerleyin. Yorulduğunuzda bir banka oturun veya çimlere bir örtü serip parkın tadını çıkarın.
Eşimin merakından biz parkın neredeyse her yerini gezdik ama size yalnızca favorilerimi sıralayacağım: The Pond at Central Park, Gapstow Bridge, Wollman Rink (kış aylarında), Heckscher Playground, Umpire Rock, Sheep Meadow, Tavern on the Green (yemek molası için), The Mall and Literary Walk, Bethesda Terrace, Central Park Boathouse (içecek molası için), Bow Bridge ve The Great Lawn.
4. Müzikal Önerisi: The Lion King

New York’ta dünyaca ünlü birçok Broadway müzikalini izlemeniz mümkün. Bizim The Lion King’i seçmemizin iki temel nedeni vardı: Kostüm ile sahne dekorlarının muazzam olması ve hikayeyi önceden biliyor olmamız. Her ne kadar ileri düzey İngilizce bilsek de, sahne dili çok daha teatral ve aksanlı olabiliyor. Dolayısıyla hikayenin detaylarını kaçırmak istemedik.
Müzikal seçimi yaparken ChatGPT bize oldukça yardımcı oldu. En iyi Broadway müzikallerini, oynadıkları salonları ve bilet alabileceğimiz güvenilir siteleri sorduk. Bilet alırken lokasyon olarak balkonun en ön orta sıralarından tercih etmenizi öneririm. Böylece sahneyi bir bütün olarak görebilir ve alt sıralara göre daha uygun fiyatlı bilet bulabilirsiniz.
5. Little Island

Ah, burayı neden son güne bıraktığımıza hala yanarım! Hudson Nehri’nin ortasında, çeşitli yüksekliklerde platformlar ve ağaçlarla bezeli bu alan, gördüğüm en özgün parklardan biriydi. Lale biçiminde 132 dev sütundan oluşan bu yapıyı mimar Thomas Heatherwick tasarlamış. Özellikle gün batımında giderseniz, Little Island’ın nehir ve New Jersey ile birlikte oluşturduğu harika bir silüet sizi büyüleyecektir.
6. Müzeler: Ama Hangi Biri?


New York herkese hitap edecek onlarca müzeyle dolu. Ancak her birini hakkıyla gezmek birer tam gününüzü alacağından, burada seçici olmak önemli. Bu noktada size üç favorimi önereceğim.
- Metropolitan Museum of Art (MET): Sanat, tarih ve kültürü buluşturan dünyanın en zengin müzelerinden biri. Dünyanın dört bir yanından getirilen binlerce eserle adeta küçük bir dünya yaratmışlar. “Küçük” dediğime aldanmayın, bir günde bile bitiremeyebilirsiniz. Bu nedenle en çok merak ettiğiniz bölümleri önceliklendirmenizi öneririm.
- American Museum of Natural History: Dinozor iskeletlerinden, ilk insanlar dahil dünya üzerinde var olmuş her türlü canlıya kadar görebileceğiniz devasa bir koleksiyon. Yine bir gün ancak yeterli olur. Girişte Info Desk’ten harita alıp “Şu kadar saatimiz var, nereleri önceliklendirelim?” diye sormanız, geziyi çok daha verimli kılar.
- Museum of Modern Art (MoMA): Dali, Picasso, Gustav Klimt, Monet gibi sanatçıların eserlerinin yanı sıra çağdaş sanat örnekleri de sergileniyor. Önce 5. katı gezmenizi, vaktiniz kalırsa diğer katları ziyaret etmenizi öneririm.
7. Özgürlük Heykeli

Bunu özellikle listeye ekledim çünkü “Uzaktan görürüz yaa” demeyip, feribotla yanına gitmenizi istiyorum! Bence bunu yapmazsanız, New York deneyiminiz eksik kalmış olur. Bu siteden bilet alıp South Ferry‘den feribotla ulaşabiliyorsunuz. İlk durak Özgürlük Heykeli, ikinci durak Ellis Adası. Eğer Amerikan’ın göçmenlik tarihine ilgi duymuyorsanız Ellis Adası size çok şey ifade etmeyebilir. Bu arada feribotla gidiş dönüş sırasında göreceğiniz Manhattan manzarası kesinlikle muhteşem, bol bol fotoğraf çekmeyi unutmayın.
8. The FRIENDS Experience

Eğer siz de benim gibi Friends hayranıysanız, Central Perk’ten karakterlerin evlerine ve ikonik sahnelere kadar birçok detayı deneyimleyebileceğiniz bu stüdyoyu sakın kaçırmayın. Bilet almasanız dahi Central Perk’te oturup bir kahve içmek ve fotoğraf çekmek mümkün. Ayrıca mağazasından anı olarak birkaç şey alabilirsiniz. İçinizi ısıtacak, nostaljik bir deneyim!
9. Woodbury Common Premium Outlets

New York’a kadar gelmişken alışveriş yapmadan dönmek olmaz! New York rehberinin ilk bölümünde bahsettiğim gibi, biz uygun fiyatlı olması için gidişte 8 kg’lık kabin bagajıyla gidip, oradan bir bavul alarak dönüşte 23 kg’lık valiz hakkıyla döndük. Böyle bilet farkından sağladığımızı tasarrufla hem bavul hem de ihtiyaçlarımızı almış olduk.
Bu outlet merkezine otobüsle yaklaşık bir saatte ulaşabiliyorsunuz. İnsanlar genellikle sabahtan boş bavulla gidip akşam dolu bavulla dönüyor. Burası lüks markaların yanı sıra, ulaşılabilir lüks ve spor markaların da yer aldığı dev bir alışveriş merkezi. Bir şeyi satın alırken kasada mutlaka ekstra indirim olanaklarını sorun. Örneğin mail bültenine abone olduğunuzda %10-15 civarında ek indirim alabiliyorsunuz. Otobüs biletini şu bağlantıdan alabilirsiniz: Woodbury Bus
10. Bir Turizm Aracı Olarak Marketler

Sizi bilemem ama ben market gezmeyi çok seviyorum! Bir ülkenin marketleri, oranın kültürüne dair birçok fikir verebiliyor. Özellikle Türkiye’de henüz bulunmayan vegan ürünleri görmek benim için oldukça heyecan vericiydi: vegan bacon, ton balığı, yumurta alternatifleri ve daha niceleri! Özellikle birçok yerde bulabileceğiniz Trader Joe’s, Whole Foods Market ve Fairway tam anlamıyla benzersiz bir deneyim sunuyor. Burada beni en çok şaşırtan şey, doğranmış ve paketlenmiş meyve-sebzelerin (her ne kadar sürdürülebilir bulmasam da!) ve hazır yemeklerin çeşitliliğiydi.
Kapanış
Bu listede yer vermediğim ama New York denilince akla gelen olmazsa olmaz birçok deneyim var elbette: 5th Avenue, Times Square, China Town, Little Italy, Financial District ve daha niceleri… Ancak dediğim gibi, bunları doğrudan ChatGPT’ye sorarak veya kısa bir Google araştırmasıyla kolaylıkla bulabilirsiniz. Ben bu yazıda özellikle en keyif aldıklarımızı, önemli gördüğüm detaylarıyla birlikte paylaşmak istedim.
Sizin favori duraklarınız hangileriydi? Yorumlarda buluşalım!

Yorum bırakın